Helena’nın hayatı, yüzeyde sakin ve normal gibi görünse de, derinliklerinde sakladığı karanlık bir gerçekle doludur. Babasıyla olan travmatik ilişkisi, onu asla terk etmeyen bir kabusla perçinlemiştir. Babası, sıradan bir baba figüründen çok, doğanın en vahşi ve karanlık köşelerinde yaşayan bir figürdür: Bataklık Kralı. Helena ve annesi, babasının dehşet verici hakimiyeti altında esir kalmışlardır. Ancak babasının kaçışıyla birlikte, Helena’nın geçmişiyle yüzleşmesi kaçınılmaz hale gelir. Artık kaçınılmaz bir tehlike altında olan Helena, babasının peşine düşerek onu durdurmak için kendi karanlık geçmişiyle yüzleşmek zorundadır. Bu tehlikeli yolculuk, sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal ve zihinsel engellerle doludur. Helena, kendisini ve ailesini korumak için derin korkularıyla yüzleşmek zorunda kalırken, geçmişinin izlerini takip eder. Ancak bu yolculuk, sadece bir baba-kız çatışmasının ötesine geçer. Helena’nın karanlık geçmişi, onun kim olduğunu ve ne kadar güçlü olduğunu yeniden keşfetmesine olanak tanır. Belki de en büyük savaş, kendi içindeki karanlıkla mücadele etmek ve gerçek kimliğini bulmaktır.