Fransa’nın 1972’sinde, moda dünyasının göz kamaştıran sahnesinde parlayan bir yıldız vardı: Karl Lagerfeld. O dönemde henüz tanınmayan bir isim olmasına rağmen, içinde yatan büyük potansiyel, onun için görkemli bir geleceğin habercisiydi. Lagerfeld’in hayatı, cesareti ve karizmasıyla dolu genç Jacques de Bascher ile tanışmasıyla tamamen değişti. Bu tanışma, onun cesur hayaller kurma cesaretini artırdı ve kariyerindeki çıkışını hızlandırdı. Ancak, bu yükselişin ardında sıkı bir rekabet vardı. Yves Saint Laurent ve Pierre Berge ile olan mücadelesi, Paris’in moda dünyasında dikkat çekici bir şekilde yankı buldu. Lagerfeld’in kariyeri ve kişisel hayatı üzerinde derin izler bırakan bu rekabet, onun adını geniş kitlelere duyurmasını sağladı. Cesareti ve tutkusuyla moda dünyasında efsanevi bir figür haline gelen Lagerfeld, tarihe unutulmaz bir iz bıraktı.