Gru, kafası adeta bir karmaşa yumağı gibi duran ve kötü niyetiyle tanınan bir bireydir. Ancak, bu karmaşa sadece kendi iç dünyasını değil, aynı zamanda yaşadığı huzur dolu banliyö semtini de etkilemektedir. Renk renk çiçeklerle süslenmiş, güleryüzlü komşuluk ilişkilerinin hakim olduğu bu semtte, tek rahatsız edici faktör Gru’nun Ay’a olan takıntılı arzusudur. Gru’nun bu hırslı tutkusu, banliyönün sükunetini bozmakla kalmaz, aynı zamanda semtin içinde gizlenen bir sırrın anahtarıdır. Bu sır, Gru’nun kötü niyetli amaçlarıdır. Gru’nun bakımsız ve çirkin evinde, küçük köleleriyle birlikte dünyayı etkileyecek devasa bir planın hazırlıkları sürmektedir. Dünyanın uydusu Ay’ı ele geçirme hedefi, Gru’nun zihnini tamamen ele geçirmiştir. Banliyönün en göze çarpmayan evinde yaşayan Gru, üç küçük yetim çocukla tanıştığında, Margo, Edith ve Agnes, onun kötü niyetini keşfetmenin ötesinde önemli bir detayı fark ederler: Gru, potansiyel bir baba adayı olabilir. Gru’nun içindeki iyilik izleri, beklenmedik bir şekilde ortaya çıkar ve bu kötü niyetli adamın kalbinde derin bir değişim başlar.