Sabahın erken saatlerinde, güneş yeni yeni yükselirken taşra kasabası yine rutin bir güne başlıyordu. Ancak, sessiz ve sakin bir yaşam süren bu kasaba, bir gün ardı ardına işlenen gizemli cinayetlerle sarsıldı. İnsanlar, derin bir korku ve endişe içinde hayatlarını sürdürmeye çalışırken, bu kabusun sona ermesi için içten içe dua ederler. Kasabanın huzurunu yeniden sağlamak ve cinayetlerin ardındaki sır perdesini aralamak için cesur ve kararlı bir dedektif harekete geçer. Dedektifin titiz araştırmaları, kasabanın en gizli köşelerine kadar uzanırken, şüpheli bir kişiye dair önemli ipuçları bulur. Bu kişi, Britanyalı bir adamdır ve dedektifin incelemeleri sırasında bazı gariplikler ortaya çıkar. Ancak, bu adamın kasaba halkı tarafından tanınan ve sevilen biri olması, dedektifin işini oldukça zorlaştırır. Kasaba halkının ona duyduğu güven, gerçek katilin kimliğini ortaya çıkarma sürecini karmaşıklaştırır. Peki, gerçekten Britanyalı adam masum bir yabancı mı yoksa soğukkanlı bir katil mi? Dedektifin önündeki en büyük soru budur. Kasabanın kaderi, bu gizemin çözülmesine bağlıdır.