Seydou ve Moussa, içlerinde yıllardır büyüttükleri hayallerin peşinden koşmak için artık kararlıydılar. Senegal’in sınırlarını aşarak Avrupa’nın sularına yelken açma kararı, sadece bir coğrafi değişim değil, aynı zamanda kendi özgürlüklerini ve kimliklerini bulma yolculuğunun da başlangıcıydı. Gençlerin içlerindeki ateş, sadece bilinmeyen diyarlara duyulan bir merak değil, aynı zamanda kendi özgün müziklerini dünyaya duyurma arzusuyla da yanıyordu. Ancak, bu yolculukta karşılaştıkları zorluklar, sadece çölün kumlarından ibaret değildi; aynı zamanda insanın iç dünyasında gizlenen karanlık köşelerle de doluydu. Çölün sıcağında yürürken, tozla kaplanmış hayallerinin izlerini yeniden canlandırıyorlardı. Libya’nın karanlık gölgeleri altında, umutları ansızın kaybolabilirdi. Ancak, gözaltı merkezlerinin soğuk duvarları bile, onların içlerindeki azmi ve kararlılığı kırıp geçiremedi; aksine, onu daha da güçlendirdi.