Dünyanın dört bir yanında diktatörlerin hikayeleri anlatılır, fakat Augusto Pinochet’in hikayesi kadar dehşet verici olanı az bulunur. 1973 yılında Şili’de iktidarı ele geçirip, 17 yıl boyunca ülkeyi demir yumrukla yönetmiştir. Bu süreçte binlerce insanı hapse attırmış, işkence etmiş ve öldürtmüştür. Ancak, Pinochet’in hikayesi burada sona ermez; çünkü o, bir vampir olarak yeniden doğar. Şili’nin güney ucunda, ıssız bir malikanede saklanan bu eski diktatör, hayatta kalabilmek için kan içmek zorundadır. İki buçuk asırlık yaşamın ardından, sonsuz yaşamın getirdiği lanetle boğuşmakta ve bu durumdan kurtulmayı dilemektedir. Dünyanın onu bir canavar olarak hatırlaması, dayanılmaz bir yük haline gelmiştir. Bir gün, beklenmedik bir olayla karşılaşır ve hayatı tamamen değişir. Ani ve umulmadık bir ilişki, Pinochet’e karşı-devrimci bir tutkuyla dolu yeni bir hayat sunar. Bu karanlık varlık, hem kendi içsel çatışmalarıyla hem de dış dünyadaki mücadelelerle yüzleşirken, yeni bir kimlik ve anlam arayışına girer.